Sunday, December 17, 2006

GERÇEK GERÇEKTEN GERÇEK Mİ?


İşte bu soru "What The Bleep Do We Know?!!" adlı filmi seyretmeden önce kafamı kurcalamaya başlamış bir soru aslında. Gördüğümüz, dokunduğumuz, hissettiğimiz, bildiğimiz ya da bildiğimizi sandığımız, inandığımız herşey gerçekten sadece bir boşluktan ibaret, bir yanılsama mı?
Ya doğduğumuz andan itibaren çevremizde yaratılan Dünya gerçek değilse? Bu o kadar korkutucu bir düşünce ki. Ama bir o kadar da rahatlatıcı. Bir tarafta hiçbir gücümün olmadığı, dünyanın gidişatıyla sürüklenen, çaresiz bir bireyken diğer yanda istesem dünyayı ters yöne döndürebilecek ben duruyorum.
Peki bunlaradan hangisi mantıklı? İkisinden biri mantıklı mı? Mantık ne? Gerçek ne? Ben kimim?
Bütün bu anlatılanlar gerçekten bize doğru yolu mu gösteriyor, yoksa bunlarda içinde olduğumuz yanılsamanın bir parçası mı? Bütün yolların arasında doğru bir yol var mı?
Ben fazla televizyon seyreden biri değilim. Sadece güzel bir film ya da dizi olduğu zaman televizyonun karşısına geçen biriyim. NCIS’te Leroy Jethro Gibbs “There is no such thing as coincidence!” dediği zaman onunla hemfikir olmamak biraz zor. Aslında hayatta olan ve bizim tesadüf die adlandırdığımız olaylar, aldığımız kararlar doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz hareketlerin birer sonucu. Peki bunu neden kabul etmiyoruz? Neden “tesadüf” gibi bir kelimenin arkasına saklanıyoruz. CSI:NY’ta Mac Taylor, “Everything is connected!” dediği zaman, aslında bal gibi ortada olan ama kimsenin kabul etmeye yanaşmadığı bir gerçeğe parmak basıyor. “What the Bleep Do We Know?” filmini izleyen her hangi bir insan, film varolan normları sorguladığı için, “bu sadece bir film”, “kurgudan ibaret” diyebilir. Ama hayatımızın gidişatını etkileyen en önemli faktörlerden biri seyrettiğimiz filmler ve diziler değil mi? O zaman bu filmin bize anlattıklarını nereye kadar gözardı edebiliriz, nereye kadar reddedebilir, at gözlüklerimizin arkasına sığınabiliriz?
Peki ya bunları kabul ettikten sonra özgür olabilecek, etrafımıza örülü duvarlardan kurtulabilecek miyiz? Gerçekten bütün benliğimizle, bütün varlığımızla inanırsak suyun üstünde yürüyebilecek, Peter Pan gibi uçabilecek miyiz?
Neden olmasın? Eğer herşey boşluktan ibaretse. Yaşayan her varlık karbon elementinden oluşmuştur. Karbon atomlardan, atom elektronlar ve çekirdekten, çekirdek proton ve nötronlardan, onalar ise boşluktan oluşmuştur. Eğer bunu gerçek olarak kabul edersek, o zaman ben şu an bu sandalyede oturmuyorum, bu sayfaya dokunmuyorum ve bu kalemi tutmuyorum. Çünkü zaten onlarla ben birim. Bu yazılar benim bir parçam, tıpkı düşüncelerimin olduğu gibi.
Film bir yandan inandığım, daha doğrusu inanmak istediğim milyonlarca şeye ışık tutarken, bir yandan da beni inanılmaz derecede korkuttu. Hayatım boyunca, doğru, gerçek diye bana dayatılan ve kaçınılmz olarak inandırılan hiçbir şeyin aslında gerçek olmama olasılığının olduğu gerçeği oldukça ürkütücü geldi. Ama bir yandan da artık hayatımın iplerinin benim elimde olduğu düşüncesi kendime olan güvenimi, inancımı ve sevgimi arttırdı.

No comments: