Sunday, November 22, 2009

La Marche de l'empereur...

Emilie Simon--The Frozen World

Monday, March 16, 2009

Thursday, March 12, 2009

Sunday, March 01, 2009

Run - Snow Patrol

I'll sing it one last time for you
Then we really have to go
You've been the only thing that's right
In all I've done

And I can barely look at you
But every single time I do
I know we'll make it anywhere
Away from here

Light up, light up
As if you have a choice
Even if you cannot hear my voice
I'll be right beside you dear

Louder, louder
And we'll run for our lives
I can hardly speak I understand
Why you can't raise your voice to say

To think I might not see those eyes
Makes it so hard not to cry
And as we say our long goodbye
I nearly do

Light up, light up
As if you have a choice
Even if you cannot hear my voice
I'll be right beside you dear

Louder, louder
And we'll run for our lives
I can hardly speak I understand
Why you can't raise your voice to say

Slower, slower
We don't have time for that
All I want is to find an easier way
To get out of our little heads

Have heart my dear
We're bound to be afraid
Even if it's just for a few days
Making up for all this mess

Light up, light up
As if you have a choice
Even if you cannot hear my voice
I'll be right beside you dear...

Friday, June 08, 2007



High Hopes

Beyond the horizon of the place we lived when we were young
In a world of magnets and miracles
Our troughts strayed constandly and without boundary
The ringing of the division bell had begin

Along the long road and on down the causeway
Do they still meet there by the cut

There was a ragged band that followed in our footsteps
Running before time took our dreams away
Leaving the myriad small creatures trying to tie us to the ground
To a life consumed by slow decay

The grass was greener
The light was brighter
With friends surrounded
The night of wonder

Looking beyond the embers of bridges glowing behind us
To a glimpse of how green it was on the other side
Steps taken forwards but sleepwalking back again
Dragged by the force of some inner tide

At a higher altitude with flag unfuried
We reached the dizzy heights of that dreamed of world

Eneumbered forever by desire and ambition
Theres a hunger still unsatisfied
Our weary eyes still stray to the horizon
Though down this road weve been so many time

The grass was greener
The light was brighter
The taste was sweeter
The nights of wonder
With friends surrounded
The dawn mist glowing
The water flowing
The endless river

Forever and ever

by Pink Floyd

Monday, April 30, 2007

anosognosia: when you don't know that you don't know

state of your mind has never been explained like this. Michael Weatherly....

Wednesday, March 07, 2007

Wednesday, January 17, 2007

Aşk emek ister :)

Friends


Altı arkadaş, Dünya üzerinde bulunan en kalabalık şehirlerden biri ve "Central Perk" :) Bir dizi insanın hayatını değiştirebilir mi? Belki biri değil ama bir kaç tanesi belki...
Here is to the faboulous sit-com that changed my life forever...

So no one told you life was gonna be this way
Your jobs a joke, you're broke, your love life's D.O.A.
It's like you're always stuck in the second gear
And it hasn't been your day, your week, your month, or even your year but...
I'll be there for you
When the rain starts to pour
I'll be there for you
Like I've been there before
I'll be there for you
'Cuz you're there for me too...

Sunday, December 17, 2006

Hable Con Ella - cucurrucucu paloma


dicen que por las noches nomas
se le iba en puro llorar,
dien que no comía no mas
se le iban en puro tomar
juras que el mismo cielo
se estremecía al oir su llanto
como sufrio por ella
que hasta en su muerte la fue llamando
ay, ay, ay, ay, ay cantaba
ay, ay, ay, ay, ay gemía
cucurrucucu cucurrucucu
cucurrucucu paloma ya no le llores.
que una paloma triste
muy de ma?ana le va a cantar
a su casita sola
con sus puertitas de par en par.
juran que esa paloma
no es otra cosa mas que su alma...
que todavia la espera
pa' que regrese la desdichada...
cucurrucucu....paloma
cucurrucucu...no llores
las piedras jam?s...paloma
que van a saber de amores...

diyorlar ki geceleri
artik safca gozyaslarina bogulmuyormu$
diyorlar ki artik hicbi$ey yemiyormu$
artik hickimseden bi$i almiyormu$
yemin ediyorsun ayni gokyuzunun
sarsildigina kederli $arkisini duydugunda
onun icin cektigim aci gibi
olumde bile hala soylenen sozlerle
ay, ay, ay, ay, ay diye $arkisini soyledi
ay, ay, ay, ay, ay diye inledi
kukurukuku, kukurukuku
kukurukuku, aglama artik guvercin

kederli bir guvercin
yarina ait bir $arki soyleyecek
kucucuk evine tek ba$ina
kucucuk kapilariyla birlikte
yemin ediyorlar ki o guvercin
aslinda ruhundan ba$ka bir $ey degil
hala bekliyor
talihsiz a$kinin donu$unu
kukurukuku, guvercin
kukurukuku, aglama
ta$lar asla aglamaz guvercin
kim gercekten tanir ki a$ki

GERÇEK GERÇEKTEN GERÇEK Mİ?


İşte bu soru "What The Bleep Do We Know?!!" adlı filmi seyretmeden önce kafamı kurcalamaya başlamış bir soru aslında. Gördüğümüz, dokunduğumuz, hissettiğimiz, bildiğimiz ya da bildiğimizi sandığımız, inandığımız herşey gerçekten sadece bir boşluktan ibaret, bir yanılsama mı?
Ya doğduğumuz andan itibaren çevremizde yaratılan Dünya gerçek değilse? Bu o kadar korkutucu bir düşünce ki. Ama bir o kadar da rahatlatıcı. Bir tarafta hiçbir gücümün olmadığı, dünyanın gidişatıyla sürüklenen, çaresiz bir bireyken diğer yanda istesem dünyayı ters yöne döndürebilecek ben duruyorum.
Peki bunlaradan hangisi mantıklı? İkisinden biri mantıklı mı? Mantık ne? Gerçek ne? Ben kimim?
Bütün bu anlatılanlar gerçekten bize doğru yolu mu gösteriyor, yoksa bunlarda içinde olduğumuz yanılsamanın bir parçası mı? Bütün yolların arasında doğru bir yol var mı?
Ben fazla televizyon seyreden biri değilim. Sadece güzel bir film ya da dizi olduğu zaman televizyonun karşısına geçen biriyim. NCIS’te Leroy Jethro Gibbs “There is no such thing as coincidence!” dediği zaman onunla hemfikir olmamak biraz zor. Aslında hayatta olan ve bizim tesadüf die adlandırdığımız olaylar, aldığımız kararlar doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz hareketlerin birer sonucu. Peki bunu neden kabul etmiyoruz? Neden “tesadüf” gibi bir kelimenin arkasına saklanıyoruz. CSI:NY’ta Mac Taylor, “Everything is connected!” dediği zaman, aslında bal gibi ortada olan ama kimsenin kabul etmeye yanaşmadığı bir gerçeğe parmak basıyor. “What the Bleep Do We Know?” filmini izleyen her hangi bir insan, film varolan normları sorguladığı için, “bu sadece bir film”, “kurgudan ibaret” diyebilir. Ama hayatımızın gidişatını etkileyen en önemli faktörlerden biri seyrettiğimiz filmler ve diziler değil mi? O zaman bu filmin bize anlattıklarını nereye kadar gözardı edebiliriz, nereye kadar reddedebilir, at gözlüklerimizin arkasına sığınabiliriz?
Peki ya bunları kabul ettikten sonra özgür olabilecek, etrafımıza örülü duvarlardan kurtulabilecek miyiz? Gerçekten bütün benliğimizle, bütün varlığımızla inanırsak suyun üstünde yürüyebilecek, Peter Pan gibi uçabilecek miyiz?
Neden olmasın? Eğer herşey boşluktan ibaretse. Yaşayan her varlık karbon elementinden oluşmuştur. Karbon atomlardan, atom elektronlar ve çekirdekten, çekirdek proton ve nötronlardan, onalar ise boşluktan oluşmuştur. Eğer bunu gerçek olarak kabul edersek, o zaman ben şu an bu sandalyede oturmuyorum, bu sayfaya dokunmuyorum ve bu kalemi tutmuyorum. Çünkü zaten onlarla ben birim. Bu yazılar benim bir parçam, tıpkı düşüncelerimin olduğu gibi.
Film bir yandan inandığım, daha doğrusu inanmak istediğim milyonlarca şeye ışık tutarken, bir yandan da beni inanılmaz derecede korkuttu. Hayatım boyunca, doğru, gerçek diye bana dayatılan ve kaçınılmz olarak inandırılan hiçbir şeyin aslında gerçek olmama olasılığının olduğu gerçeği oldukça ürkütücü geldi. Ama bir yandan da artık hayatımın iplerinin benim elimde olduğu düşüncesi kendime olan güvenimi, inancımı ve sevgimi arttırdı.

Wednesday, November 08, 2006

Citroen Skater

Wednesday, June 14, 2006

322 Final Project: Gülin Melih'i anlatıyor!!!

Final projesi için, kendi ellerimle yaptım valla, bütün parçaları kesip teker teker yapıştırdım, topun içi fotograflarla dolu... Melihcimi daha iyi nasıl anlatabilirdim???

Thursday, April 20, 2006

Kimse mükemmel değildir!!!

Sometimes love may need creativity...

Gods of the Roads

Citroen C4

Impossible is Nothing

Weezer Island in the Sun

en sevdiğim müzik videosu :)

Small & XL

Penguen mi Patlıcan mı?

Coffee :)

Friendly Neighbour Spiderman

Where is your mustache?

Türkiye'den Cafe del Mondo

Gülin’in Reklamcılık Manifestosu

Hayatımızı etkileyen birçok akım gibi reklamcılıkta ilerleyen zaman ve teknolojiyle gelişmektedir. Toplumların kültürel yargılarının değişmesi ile insanların reklamlardan beklentileri de değişmektedir. Reklam sadece satış arttırmayı amaçlayan , hiçbir etik kuralını gözetmeyen bir kitle iletişimi olarak algılanmaktaydı. Günümüzde ise reklamcılık, kurumların iletişim kanallarını etkili bir biçimde kullanarak, kitlelere bir takım mesajları aktaran bir iletişim metodu olarak görülmekte. Reklamcılık hala günümüzde bir çok kişi tarafından “Art of Manipulation” olarak algılansa da, ben reklamın doğru ve etkin kullanıldığında toplumlara bir çok mesajı doğru şekilde iletebilecek bir kurum olduğunu düşünüyorum.

1. Reklamın asıl amacı doğru ve gerekli bilgiyi etkili bir şekilde vererek farkındalığı ve satışı arttırmaktır.
2. Reklam rekabet ortamı yaratarak markaların tüketiciye kendini tercih ettirme amacıyla daha fazla çaba göstermesini sağlar, bunun sonucunda pazarda daha kaliteli ve başarılı ürünler olur.
3. Reklam tüketiciye alternatiflerinin olduğunu bildirir.
4. Reklam etik kurallarına uygun olarak yayınlanmalıdır. Reklamlar çocukları manipüle edici, doğru olmayan ve eksik bilgi içermemelidir.
5. Reklamın verdiği bilgi doğru ve etkili olmalıdır.
6. Tüketici satın aldığı ürünün reklamda vaadedilen faydaları göstemesini bekler. Tersi olduğunda o markaya karşı negatif bir yaklaşım alır ve bunun düzeltilmesi oldukça zordur.
7. Her ne kadar reklamın satın alma davranışlarında ki etkisi göz ardı edilemesede, hiç bir tüketici reklamların ona söylediklerini harfi harfine uygulamaz.
8. Tüketici özgür iradeye sahip aktif bir bireydir. Reklam ona ne söylerse söylesin, kendi mantığının ve duygularının ışığında hareket eder ve kararlarını bu şekilde verir.
9. Hiç bir tüketici gerçekten ihtiyacı olmayan ya da istemediği bir şeyi almaz. Reklam varolan bir ihtiyacın farkedilmesini sağlamakta etkilidir.
10. Tüketici pasif değildir. Ne istediğini bilir, buna göre ihtiyacı olan bilgiyi arar. Reklam bu süreçte tüketicinin alternatifleri ya da çözüm önerilerini görmesini sağlar.
11. Reklam markaların kendi aralarında farklılaşmalarını sağlar.
12. Reklam toplumlara sosyal mesaj iletmekte de etkin bir rol oynamalıdır.
13. Reklamın kurumsal amacı bilgi vermek ve ikna etmektir.

Reklamın sadece satış arttırmaya yönelik bir fonksiyonu olmadığını düşünmekteyim. Bence reklam kitlelere her hangi bir mesajı ulaştırmak için oldukça önemli bir mecra. Charles Sandage’ın da dediği gibi reklam geniş ürün yelpazesinde bir seçim yapabilmemiz için bize gerekli bilginin doğru biçimde verilmesini sağlamalıdır. Tüketici verilen bilgi doğrultusunda doğru seçimi yapacak ve sonuçtan memnun olduğu taktirde seçimini yineleyecektir. Reklam bizi istemediğimiz ya da ihtiyaç duymadığımız şeyleri almaya yöneltemez. Reklam bize doğru ve etkili mesajları vererek seçim yapma özgürlüğümüzü destekler.



Benim manifestom bu grid’de şu şekilde olmalıdır:
v Hedef kitlem öğrenciler ise 4th quadrant’ta (High Involvement/Transformational)
v Hedef kitlem öğretmenler ise 4th quadrant’ta (High Involvement/Transformational)

Referanslar

http://reclamlar.blogspot.com
http://ilef.ankara.edu.tr
www.reklamhavuzu.com
www.marketingturkiye.com
www.mediacatonline.com
www.warc.com
www.adweek.com
www.youtube.com